İnsanlar neden yalnız kalmak ister? Yalnızlığın içerisindeyken
de neden kaçmak ister?
En çok kendini dinlemek istediği zamanda dinleyemez
insan, biraz sakinliğin koynunda bıkar aslında… sebepsiz serzenişlerin
ardından, yine ve yine birilerini ister… Alışamaz ki yalnızlığa… Aşk değil
sadece bahsettiğim, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik…
Yabancılaşır insanlar bir zaman sonra. En iyi tanıdığım
dedikleriniz bile bir başka gelir. Aslında belli bir zaman yalnızlığa düşmüş,
acı çekmiş her insanoğlu aynı ifadeleri kullanır, düşünür. Gerçekten de, ancak
o zaman fark ederler, yalnız olduklarını.
Ansızın geliyorsun aklıma, ansızın soluyorum bakışlarını,
ve yine ansızın anımsıyorum gülüşünü. Sahtekar bakışların altındaki adamı
arıyorum, sağa dönüyorum, sola dönüyorum, ama vazgeçmiyor saklanmaktan. Biliyorum,
belki de hiç ulaşamayacağım o adama. Biliyorum, sen sessizliğinde yaşarken
kendini, ben dokunamayacağım ruhuna. Yine de, minicik bir umudun kırıntısında
arıyorum gerçekliğini.
Saatler kovalıyor birbirini, her kelimem her cümlem aynı
yere çıkıyor. Hatta biliyor musun, artık satırlarımın farkı kalmıyor, hep aynı
sözler, hep aynı hisler. Vazgeçmeliyim, düşünmekten, yakalamaya çalışmaktan. Evet,
vazgeçmek en doğru adım. Bana seni yazdıracak şarkılardan, anılardan
vazgeçmeliyim. İçinde aşkı yaşamış ve hiç özgür bırakamamış olanlar bilirler,
ne kadar zor olduğunu, sen hariç…
Buruklaşıyorum, asabileşiyor, zamansızcasına kıskanıyorum
seni. Neden? Diye soruyorum oysaki kendime; bir cevap alamaksızın. İronik bir
şekilde kendimle çelişiyorum. “Nedensizlik” köprüsünün altındayım, bu gece buradan
izleyeceğim yıldızları, neden var olduklarını sorulamadan.
Sen ne yapıyorsun? Kimlesin? Gözlerin kimle sevişiyor? Kimi
kıskanıyorsun? Kimin dudaklarında arıyorsun huzuru?
Merak etmiyorum yanıtlarını. Aslında, duymak istemiyorum.
Duydukça sana yaklaşmaktan, içimde büyüttüğüm seni çoğaltmaktan korkuyorum. Evet,
sus, böylesi daha iyi. Küçük kal içimde. Böyle bire baş edemiyorken, izin
veremem içimde büyümene.
İnsanın kendisiyle kavga etmesi, çelişmesi çok zor
oluyormuş… Hatalarım, kararsızlıklarım ve pişmanlıklarım birleşiyor. Bir yanım
tokatlarken fütursuzca yanaklarımı, diğer yanım içten içe ağlıyor sana. Saçma sapan
bir hayal var dört duvar, çıkamıyorum. Anlamsız bir saplantı var,
koparamıyorum.
Uzaklaşıyorum herkesten ve her şeyden. Zevk bile vermez
oldu kırmızı kadehler, hoş sohbetler. Dağılıyorum, damlanın suya düştüğü gibi.
Şimdi ben biraz daha gidiyorum. Kendimi kendimle baş başa
bırakarak, en uzak yerlere seyahate çıkıyorum. Gelmeyeceğim bir süre, sen ne
yaparsan yap. Zaten sen sevmezsin buraları, dar gelir ikimize.
Ben bir okyanus, sen bir boğaz; ben bir ülke, sen bir
bitki örtüsü; ben bir ay, sen bir gece…