Ve bir zamanlardı diye başlamaya başladım tüm cümlelerimin başına… Bir gecenin karanlığında ki çınarın sesinde gezinirken, uykusuzlukların bıraktığı morlukları saklayabiliyordum… Ve ben yine, sensizim demeye başladım,tüm günlerimin başında, “günaydın” kelimesinin yanında…
Yorgunum, gerçekten yorgunum… Fiziksel olarak değil, bakma gözlerime, bakma ellerime yüzüme, dağınık saçıma. Tamamen içimde benim yorgunluğum… Yoruldum seni özlemekten, yoruldum pes edişlerden…
Yine de ne var biliyormusun, her gün yeni bir şey keşfediyorum sensizlikte. Sahip olduklarıma sahip çıkmayı öğreniyorum,gözlerimi açtığımda, yeni birgüne uyanabileceğimin hayallerini kurmayi öğreniyorum… Öğrenmekhiç bitmiyor işte…
Ben aslında biraz da hayata kızgınım sadece sana veya yaşananlara değil. Tam güldük derken gelen gözyaşlarına, tam içim ısınıyor derken, soğuk ayazların ortasında kalmalara… Ve bir de geçen zamana, en çok çokta ona. Zamansız seyircinin geçen zamanında yitirdik hislerimizi…
Ben yine hala buradayım, içimde , senin beni bıraktığın yerde, belki biraz dinleniyorum, ya da uyuyorum, uyanmak istemediğim bir kabustan… hangi gün güneş doğar, ve bana umudu getirirse işte o zaman kalkacağım yatağımdan…